Münih- Bayern arasında uzanan yoldaki bu sapsarı tarlalar kanola tarlasıymış. Harika bir görüntüydü. |
15 mayıs pazar günü yola çıkacağım gündü. İki çocuğumu, evde anne-babam, abim-yengem ve eşimle bırakıp bir hafta yurt dışına çıkmak ne kadar da olsa biraz geriyordu beni. Minicik bir valiz hazırladım (Emre’nin valizini almakla hata ettim çünkü epeyce yol yürüdüm Münih havalimanında ve sapı kısa olduğu için çoğunlukla elimde taşımak zorunda kaldım.)
Uçağım dörtte idi, bir gibi çıkmayı planlamıştım. Hazırlanırken bir de baktım ki tek taşımın taşı düşmüş! Biraz daha erken çıkarak önce kuyumcuya uğradık. Ayak üstü Marina’ya uğrayıp hediyelik bir kaç parça eşya bile aldım.
Bodrum dış hatlar terminali epeyce sakindi. Tam açılmamış gibiydi hatta. İnşaat vardı bir iki noktada. Sakince bekledim. İçimde garip bir huzursuzluk vardı. Yaş ilerledikçe insan heyecanlanmakta zorlanıyor a dostlar. Bir işe daha başlamadan yorulmuş oluyorsun.
Bodrum havaalanında kafe olarak sadece bu şirin yer vardı |
Sevgili Nermin Yıldırım’ın güzel kitabı tüm yolculuk boyunca eşlikçimdi |
Münih havalimanına indiğimde beni bir sürpriz bekliyordu, telefonum çalışmıyordu ! Üstelik neredeyse bir şehir büyüklüğündeki alanda doğru dürüst ne soru soracak biri ne de tabela vardı. Bir sürü çıkış kapısı , birkaç terminal olduğunu anlayınca ve kardeşime ulaşamayınca öyle kalakaldım. Şaşkın şaşkın dolanıp ausgang/ exit tabelasını takip ederek büyükçe bir meydana çıktım. Neyse ki 15 dakika içinde telefonun sms özelliği çalışmaya başladı ve buluşabildik.
Yola çıktığım gün sevdiğim bir akrabamızın kızının düğünü vardı, Münih’e 2 saat uzakta. Onu da kaçırmak istemedik ve karanlık olmadan Waldsassen isimli kasabaya vardık. Yol boyunca sıralanan yemyeşil ve sapsarı tarlalar, sivri çatılı kiliseleri, tek katlı evleriyle uzaktan görünen köyler öyle güzeldi ki..
Düğün Türkiye’deki herhangi bir düğün gibiydi. Neşeli, kalabalık, gürültülü. Aynı günün sabahı Bodrum’da kahvaltı yapıp akşamına bir Alman kasabasında horon tepiyor olmam benim açımdan ilginçti sadece 🙂
Düğün sonrası aşağıda gördüğünüz sevimli otelde kaldık. Eski, odalarda telefonun bile olmadığı son derece otantik bir oteldi ; ben çok sevdim. Bayılırmış gibi uyuduğumuz 5-6 saatin ardından erkenden uyandım, üst üste giyindim ve kendimi sokağa attım. Pazartesi günü resmi bir bayrammış, sokaklarda kedi-köpek bile yoktu.
Otelde dekor olarak kullanılan tablolar, saatler, masa, sandalyeler eşsiz ve antikaydı. |
Almanya’nın temiz caddeleri, bir örnek askeri nizam evleri, gri ve kapalı havasını net olarak görebiliyorsunuz resimlerde.
Otele dönüp kahvaltı ettim, düğün sahiplerine bir ziyarette bulunduk ve Berlin’e doğru yola çıktık.
——————–Devam edecek :)—————————————————————————–