Istakoz ve Danimarkalı Kız

Eylül 5, 2016
311
Views

Uzun zamandır merak ettiğim, sağda solda okuduğum iki filmi dün gece peş peşe izledim çünkü oğlanlar saat on olmadan uyudu. Eşim de uyuyanlar kervanına katılınca kendime sinema gecesi yaptım. Çayım ve çekirdeğimle mesut saatler geçirdim.

İki film için de özetle şunu diyebilirim; keyif verici değil, aksine rahatsız edici. İzlerken sürekli bir sıkıntı duydum. Sinematografik olarak çok başarılı, görsel zevk ve tatmin özellikle Danimarkalı Kız’da müthiş.

Biraz konudan bahsedeyim: Afişteki iki kadından sağdaki aslında erkek:) Evliler ve mutlu, özgür, bohem bir çift olarak kasvetli, gri bir şehirde yaşıyorlar. Dönem 1930’lar. Koca rolündeki Eddie Redmayne  tek başına filmi alıp götürüyor ki kendisi The Theory Of Everything filmindeki Stephen Hawking olarak Oskar dahil birçok ödülü silip süpürmüş.

The Theory Of Everything filminde Eddie Redmayne

Mutlu çiftimizden kadın olanı, bir gün modelinin gelmemesi üzerine kocasından modellik yapmasını istiyor. İpek çoraplar, saten ayakkabılar, tüller içinde kaybolan Einar  için bu İçindeki kadınının yavaşça başını uzattığı sahne ve bir kırılma noktası . Kocasındaki içsel mutluluğu sezen kadın, bir baloya kadın kılığında katılmasını teklif ediyor, çok eğleneceklerini düşünüyor. Oyun gibi başlayan ”kadın olmak” Eianar ve güzel karısı Gerda’nın kaderini sonsuza dek değiştiriyor.

Tarihte bilinen ilk cinsiyet değiştirme ameliyatını olan Lili Elbe’nin gerçek yaşam öyküsünden uyarlanmış olması ve Eddie Redmayne için bile bu film izlenir diyorum fakat akıcı, keyifli, enerjik olmadığını tekrarlıyorum.

Istakoz’u Vişne’nin blogunda okudum ilk olarak. O çok güzel yazmıştı. Ben o kadar uzun yazamayacağım 🙂

Istakoz bir distopya yani kötü bir gelecek öngörüsü. Filmin geçtiği dönemde yalnız olmak yasak. Yalnızlar bir otele kapatılıyor. Tek tip kıyafetler giyiyor, geceleri ava çıkıyor, bayıltıcı iğne ile vurdukları her bir kişi için fazladan bir gün kazanıyorlar çünkü 45 gün sonunda biri ile eşleşemezlerse kendi seçtikleri bir hayvana dönüşecekler. Üstelik korkunç acılı bir işlemle. Otelde bir çok yasak var ve cezalar ürkütücü derecede katı.

Başrol Colin Farrel , otelden kaçıp ormandaki isyankar yalnızlara katılıyor ama ormanın kuralları daha da kötü. Aşık olmak, flört, öpüşmek kesinlikle yasak. Öpüşenlerin dudakları jiletleniyor , aşık olanın gözleri kör ediliyor vb. O noktada aşkın gözü kördür demek istiyorlar sanırım. Filmde böyle birçok gönderme var. Çok sevdiğim bir ayrıntı şu oldu; Eşleşen çiftler anlaşmazlığa düşerse kendilerine bir çocuk veriliyor:) Çocuk sahibi olmanın genellikle sorunu çözdüğünü gördük, diyor otel yöneticisi.

Ayrıntı isterseniz lütfen vişnenin yazısına bakınız. Seyredilmeye değer ama tıpkı Danimarkalı Kız gibi kasvetli ve karanlık bir yapım.

Sırada pek çok film var . Evcil Hayvanların Gizli Yaşamı gibi neşeli, keyifli olanları sıranın üstüne çıkarsam iyi olacak galiba. Bu kadar sarsılma yeter de artar.

Kitap ve sinema dolu eylüller diliyorum herkese..

Kategori:
Günlük · Sinema

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir