Dolmuşta arkamda oturan üç gence kulak kabartıyorum. Yaşları en fazla 18 olmalı. İkisi kız, biri erkek. Kızlardan biriyle oğlan sevgili, konuşmalarından anlaşılıyor. Diğer kızın morali bozuk, telefonunun ekranı kırılmış.
İçimi incecik bir sızı yokluyor. Yıllar boyunca sevgilisi olan kız arkadaşlarımın yancısı olduğumu nasıl unutabilirim? O çiftlerin heyecanlarından, mutluluklarından kendime pay çıkarmaya çalışırken bir taraftan da kıskanıyor gibi görünmeme çabamı, üç kişi gittiğimiz yerlerdeki eğretiliğimi, gitmediğimde hissettiğim yalnızlığı ..Hepsi birleşmiş, minicik siyah bir nokta olup kalbimde yuvalanmış.
Üstelik adının Feryal olduğunu öğrendiğim yancı kız diğerlerinden daha yoksul olmalı. Bazı cümlelerden anlıyorum bunu ve o siyah nokta birden büyümeye başlıyor. Yüzüm kızarıyor, içimden bir öfke dalgası yükseliyor. ‘’Pisler sizi, acımasızlar’’ diye söylenmeye başlıyorum. Feryal’e sarılmak istiyorum. Hepsi geçecek demek. Olmuyor, durağıma geliyoruz ve inerken çaktırmadan bakıyorum onlara. Hepsi ekranlara gömülmüş çoktan.
İç sesim susmuyor. Siyah nokta dallanıyor, budaklanıyor.
20 yıl öncesi. Taşranın bir kasabasından çıkmış yine taşraya üniversiteye gelmişim. İlk ev arkadaşım memur çocuğu. Varlıklı değiller ama her şeyleri yerli yerinde. Ah, bunu ancak yaşayan bilir. O ‘’yerli yerinde’’ duygusu çalışarak ve başararak ele geçecek bir şey değildir. Kızın tam mahalle karısı kıvamında bir anası var. İncecik kaşlar, en iyisini bilirim duruşu, her yerinden köylülük akan ( ne kadar temiz pak giyinseniz de belli edersiniz onu) bana acıyarak ama acıdığını belli etmemeye çalışarak bakmalar, ‘’yardımcı olalım sana, vazifemiz . Biz okumuş yazmışlar, bizim kadar şanslı olmayanlarla ilgileniriz’’ manasına geldiğini çok sonradan anladığım sevecen tavırlar ( Bacak tüylerimi plastik eldivenle nasıl kolayca alacağımı göstermişti bana.) İlk hatama kadar her şey çok iyi gitti.
Her akıllı ananın akıllı kızı gibi ev arkadaşım Mine’nin de meslek sahibi olmak ve iyi bir koca bulmaktan başka hedefi yoktu. Nitekim daha üniversitenin ilk haftalarında sınıfın parlak gençlerinden birini kapıverdi. Hanım hanımcık, mutaassıp kıyafetler, öylesine söyleyivermiş gibi beş vakit namaz kıldığını ifade etmeler, beş yaş çocuk sesi ile atılan kahkahalar, tatlı tatlı gülümsemeler..
‘’Çıkmaya’’ başladılar, elbette gayet halka açık yerlerde, masum buluşmalar. Beni de illa yanında isterdi. Hem hoşuma giderdi hem kendime acırdım. Mine’nin her şeyi vardı, benim neyim vardı peki? Bunun muhasebesini yapmaktan kaçamazdım.
Mine’nin işbilir, uyanık, yerine göre cırlayan, yerine göre alttan alan bir annesi vardı. Kızının o gün kakasını yapıp yapmadığına, dün çıkan sivilcesinin ne durumda olduğuna, bulaşık sırasına uyup uymadığıma – elbette yani- kadar her şey kadın için hayati önemdeydi.
Mine’nin memur babası vardı. Üç öğün kendi yemeğini yaptığın ve tek eğlencenin okey oynamak olduğu devlet kampları da olsa ailecek gidilmiş tatil anıları, yaz aşkları – elbette yani- vardı.
Mine’nin ucuz saten örtüler örtülmüş iki karyola ve kitaplıklı sıkıcı çalışma masalarından ibaret de olsa – elbette yani- kız kardeşi ile paylaştığı bir odası vardı.
Mine’nin düzenli harçlığı, her memleket dönüşü valizden çıkardığı çiçekli böcekli döpiyesvari kıyafetleri, tokaları, uçuk pembe rujları – elbette yani- , havlu çorapları, yıpranmamış takım don-sütyenleri vardı.
Mine’nin ağzının içine bakan, doğumgününün tarihini bilen, kendine alırken ona da çay- kahve alan, memleket dönüşlerinde valizinden Mine’ye gönderilmiş (müstakbel kayınvalide tarafından) tülbent-patik çıkaran, eli yüzü düzgün – elbette yani- sevgilisi vardı
Bende bunların hiçbiri yoktu Feryal. Seni anlıyorum. O ikisinin yanından koşarak uzaklaşsan keşke. Sana sahip olmadıklarını hatırlatıp, sahip olduklarını küçümsemene yol açanlardan. O dolmuştan ilk durakta insen, kendi yoluna gitsen. Ah Feryal..Bunu kendin için ve benim için yapabilir misin?
TÜM YORUMLAR
Aslında kârlı olan mine değil Feryal !
Çünkü ezberi bir kere bozulan mine kolay kolay kendine gelemez ama Feryal öylemi?
Onu yalnızlıkla korkutamazsın mesela..
(Züğürt Tesellisi)