Fosforlu Cevriye, Suat Derviş

Mart 3, 2023
70
Views

Aslında kapağını bile açmadığımız bazı kitapları okumuş kabul ederiz ya kendimizi bu kitap da o kategoride benim için. ”Ahmet Ümit bu aralar ne okuyor ?” başlıklı bir yazıda rastladım ve aldım. Evirdim çevirdim, sadeleştirilmiş baskı mı diye baktım; hiç öyle bir ibare yok. 1944’de yani harf devriminden sadece 16 yıl sonra bu kadar temiz ve sade bir Türkçe ile yazılmış olduğunu asla tahmin edemezdim.

Şarkısını bir şekilde hepimizin bildiği, filmleri /müzikalleri yapılmış Fosforlu Cevriye ile tanıştığıma pek memnunum. Onu da bulamadım, bu şarkı kitaptan mı kopya edildi yoksa zaten var mıydı? Herhalde Suat Hanım şarkıyı duydu ve roman için harika bir fikir bulduğunu anlayarak eserini yazdı çünkü kitap dört bölüm:

  • Karakolda Ayna Var
  • Kız Kolunda Damga Var
  • Gözlerinden Bellidir Cevriyem
  • Sende Kara Sevda Var

Cevriye bir annesi olduğuna bile ihtimal vermeyen bir sokak kızı iken rastlantı sonucu karşılaştığı bir adama körkütük aşık oluyor ve bu aşk kızın hayatını alt üst ediyor.

Ön planda aşk öyküsünü okurken arkada gürül gürül akan bir İstanbul var. Eski İstanbul. Haydutu, polisi, Ermenisi, çingenesi ile sokağın gerçek sahipleri birer birer boy gösteriyor ve bir Osmanlı asilzadesi olan Suat Derviş aralarında büyümüşçesine onları konuşturuyor, hikayelerini günümüze kadar ulaştırıyor . Beni de en çok mutlu eden o kısımlar oldu.

Cevriye’nin bu şekilde aşık olmasını da gayet anlaşılır buldum. Kızcağız o yaşa kadar ”erkek” denen canlının illa ki bedeninden pay isteyeceğini öğrenmiş. Bir parça ekmeğin, gece yatacak bir döşeğin bedelini ödemek için elinde olan tek şey vücudu olmuş. Oysa bu adam ona ”siz” diyor, kesinlikle dokunmuyor, kaba tek söz etmiyor. Aşık olmasın da ne yapsın?

” Kenardaki masaya bir örtü yayıyor, üstüne tabaklar koyuyor ve bütün bunları kendi işini kendi görmemiş ve bir aile evinden çıkmış, görgüsü olan fakat pratiği olmayan bir erkek beceriksizliğiyle yapıyordu.” s. 91

” Cevriye onun yanında, onun kendisini görmek istediği gibi olmak, daha doğrusu görmemek istediği gibi olmamak için kendi de farkına varmadan nefsine cebrediyordu.” s.110

Tıpkı Cevat Şakir Kabaağaçlı ve Füreya gibi Osmanlı’nın son, cumhuriyetin ilk zamanlarına denk gelmiş, çocukluğu konaklarda geçmiş, giderek fakirleşmiş bir insan Suat Hanım. Kadın olduğu için fazladan çabalamak zorunda kalmış, aldığı eğitim ve aile görgüsü sayesinde iyi ilişkiler kurmuş, yurtdışı bağlantıları olmuş ama mücadele ederek, tırnakları ile kazıyarak yapmış ne yapmışsa.

Bize düşen onu unutmamak, kitaplarını okumak ve azmini örnek almak. Gerisi hikaye.

Etiketler:
·
Kategori:
Günlük · Kitap Yorumu · Roman

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir