görsel şuradan |
Hayat bu aralar karmaşık. Almam gereken dersleri almadığım için olsa gerek. Bırakmak ve vazgeçmeyi öğrenmem lazım. Yapışmamayı, çok mutlu olmamayı benimsemem, evimin gerçek ve asıl sahibinin ben olduğumu ve bazı sorumluluklarımı kimseye devredemeyeceğimi kabullenmem lazım.
Yorgunum..Bumerang gibi bana dönen hayattan yorgunum. Gevşeyememek, dinlenememek, her an yeni bir krize hazır olmak, uçuşup duran fikirler, her şeyin her an değişebilir olması, köksüz- temelsiz hissetmek..Sürekli birilerinden özür dilemek ya da dilemek gerektiğini düşünmek, kimseye yetememek, verilen sözlere , yazılan mesajlara artık güven(e)memek, derdini anlatmanın karşındakinde en ufak etki yapmaması, sorunlu-problemli insan konumuna düştüğünü hissetmek..Her sahada (ev, iş, annelik, eş olmak ) yetersiz hissetmek.. Ne kadar karamsar olmamaya çalışsam da durum bu.
Koca yaz gelmiş, geçmiş. Hiç anlamadım bu sene. Kullanmak zorunda olduğum yıllık iznimin bazı bünyelerde yaptığı hazımsızlığın yarattığı gerilimle geçti temmuz. İki günlük İstanbul kaçamağı, kız kardeşimle geçirdiğim birkaç saat temmuzdan kalanlar. Ağustosu pek hatırlamıyorum. Bir haftasonu teyzemin kızı geldi ki en keyifli anlardan bir kısmını onlarla geçirdik. Karanlıkta denize girdik örneğin. Uzun sohbetler ettik. Akyaka gezimiz ve Sezen Aksu konseri var bir de. Onun dışında bir şey kalmadı ağustostan. Arada çocuklarla sahile indim, takıldık sakin sakin. O anlar da güzeldi.
Zaten yaz mevsimini sevmem, sürekli bir hareket vardır yazın. Buram buram terlerken bir sürü işe koşturursunuz. ”Tatile gitmek”fikri bile eziyettir benim için. Hep derim ”Eğer Bodrum’a taşınmasaydık zinhar deniz – güneş yüzü görmezdik ” diye. Kendimi azcık biliyorsam çocuklarla yola düşmezdim ben bir hafta için.
Bir haftalık tatil ne der iki küçük çocuklu anneye? O, eline kitabını / telefonunu alıp akşama kadar şemsiye altında yatan, canı isteyince denize atlayan, şezlongda keyif uykuları uyuyan çocuksuz organizmalar için icat edilmiş bir şey. Annenin ihtiyacı ”çocuksuz gibi” davranabileceği bir yerdir. Annane-babanneye gidilir sırf bu sebepten. ”Halası-amcası alır gezdirir, ben de azıcık kendi halimde takılırım” diye düşünülür.
Hava yavaş yavaş serinliyor. Ağustosta hissetmediğim sıcağı eylülün ilk haftası yaşadım, evde olmam sebebiyle. Uyudum sıcak, uyandım sıcak. Klimalar olmasa ne yapardım bilmem. Eylül, ekim Bodrum’un sarı yazı. Çok tatlı oluyor deniz de havalar da.
Ne kadar iç sıkıntısı yaşıyor olsam da ülkenin haline bakarsak ”Allah bugünümüzü aratmasın” dan iyi dua yok.
Kalalım sağlıcakla.