Netflix sayesinde izledim dün. Biraz araştırınca şurada çok geniş bir biyografisini buldum. Özetle:
MJ’in babası da gitar çalan, müziğe tutkun bir adammış ve tam on kardeşlermiş. Abilerinin kurduğu gruba 8 yaşında dahil olmuş ve on yaşında iken grubun büyük bir sözleşme imzalaması ile Jackson Kardeşler’in Amerikan rüyası gerçek olmuş. 20 yaşına kadar grupla devam eden MJ’in ilk solo albümü 1979’da , henüz 21 yaşında iken çıkmış ve anında liste başı olmuş.
1982’de çıkan Thriller ile tüm dünyada tanınan MJ için bundan sonrası peri masalı. Ödül üzerine ödül, korkunç bir para, çılgınca sevilmek, efsane olmak..Artık o para basan bir makine. Ne yapsa, ne söylese olay oluyor, albümler, filmler, etkinlikler..
Ta ki 1993 yılına kadar. O yıl başlayan çocuk tacizi iddiaları, öldüğü yıl olan 2009′ a kadar sürüyor. Son anında yanında olan Dr. Conrad Murray kasıtsız adam öldürmeden dört yıl hapse mahkum edilmiş Gooogle’a göre.
Hayata katıksız zenci olarak başlayan starın bembeyaz hali vitiligo dediğimiz cilt hastalığı (Beyaz lekelenmelerle seyrediyor) ve makyaj sayesindeymiş. Yüze yakın estetik ameliyat geçirmiş ve son yıllarda insan içine çıkmak istemiyormuş.
This Is It, Michael Jackson’ın 2009 yılında vermeyi plânladığı ancak ölümü üzerine iptal edilen aynı isimli konserler dizisinin prova görüntüleri ile oluşturulmuş bir belgesel-film.
Michael, benim için ‘ay yürüyüşü’. Fazlasını bilmiyordum. Ölmeden kısa süre önceki hallerinden çıkardığım sonuç şu: Nazik, duyarlı, mütevazi, küresel ısınma ve tabiat konusunda epey hassas, orkestrası ile tam işbirliği içinde, kulaklıklarından rahatsız olduğunu anlatmaya çalışırken sanki bir yeni yetme, hiç öyle ”Ben pop ikonuyum” havası yok, çok çok formunda bir dansçı, çok zayıf (yeme bozukluğu var mıydı? ).
Google’dan okuduğum kadarı ile babasından çok korkarmış. Yetişkinken bile babasını görünce kusacak gibi olduğundan bahsediyor yakınları. Çok küçük yaştan itibaren çalışma hayatında olması ve şöhret, zaten dengesiz olan ruh halini kim bilir nasıl etkiledi?
Ölümü son derece şaibeli. ”Ölüsü dirisinden daha çok para eder” düşüncesi ile plak şirketi tarafından öldürüldüğü iddiaları ortaya atılmış. Ne kadar acı..(Öldükten sonra katlanan serveti bu iddiayı doğruluyor sanki?)
Filmde ne kadar iyi bir dansçı olduğunu hayretler içinde izledim. 50 yaşında olmasına rağmen vücudu sanki bir bebek gibi esnek, her eklemi ayrı oynuyor ve müthiş estetik. Oturup youtube’dan eski videolarını izledim ve dansçılığı önünde saygıyla eğiliyorum.
Elbette çocuklarla ilgili iddialar can sıkıcı ama eğri oturup doğru konuşalım ; bu adamlar sen-ben gibi değil ! 9-5 çalışan, evlenip 2 çocuk sahibi olan, emeklilik planları, akşam yemekleri, bir haftalık yaz tatilleri planlayan insanın yaratıcı faaliyeti kitap okumak / amatörce gitar tıngırdatmak oluyor bildiğimiz üzere.
MJ, 20-40 yaş arasını benzeri görülmeyen bir şöhret olarak geçirmiş. 1993’deki Superbowl konserinde ona doğru koşan yüzlerce insan, çığlıklar, henüz yeşil ekranlar- teknik mucizeler yokken hazırlanmış inanılmaz gösteriler, partiler, ödül üstüne ödülden sonra ne yapabilir insan? Karısının çöpü atmadığı için kendisine çemkirmesini, okul servisinin geç kalmasını, hemoroidi dert edebilir mi? Sıradan bir hayat sürebilir mi?
Müslüm’ü izlerken de aynı şeyi düşünmüştüm; Tanrısal yeteneklerin çok ağır bir bedeli var dostum. Bu insanların seçme şansı olsaydı, belki de, çok sıradan, basit bir yaşamı seçerlerdi. Anne babalarının onlara yumuşak davrandığı, ballı süt hazırlayıp öperek uyuttuğu, yataktan zorla kaldırdığı bir yaşamı..Sanırım kader burada devreye giriyor. 8 yaşında (Emre kadar) bir çocuk sahneye çıkıyor gece yarıları, kuliste sandalyeler üstünde uyayakalıyor belki, altına çiş kaçırınca abileri azarlıyor onu, temiz pijama olmadığından bir cekete sarınarak arabaya taşınıyor. Annesi ondan önceki yedi ve sonraki iki çocuğun bitmeyen işlerinden ve kocasının yumruklarından bezmiş, ölsem de kurtulsam havasında. Yıllar geçiyor, bir gün henüz yirmili yaşların başındayken sınırsız parası oluyor ! Harcamakla bitmeyecek , kamyonlar dolusu para. Yaşayamadığı çocukluğunu geri getirmek istiyor, hayvanat bahçesi, lunaparkı, sineması olan kocaman bir masal şatosunda yaşamaya başlıyor..Ama olmuyor..Olmaz..Sonuç hüsran.
Umarım gittiğin yerde Neverland’i bulmuşsundur..Huzur içinde uyu MJ.
TÜM YORUMLAR
Çok doğru söylemişsiniz, bence de yeteneklerin bir bedeli var :/