Temmuzun ilk haftasını annemle kalan üç haftasını Max ve Astrid’le geçirdik. Sıcakla mücadele, arada havuz derken temmuz geldi geçti. Ağustosun ilk günü yeğenim, eşi ve oğlu geldiler. Karı-koca on parmaklarında on marifet. ”Senin evi boyayalım, boyayı da alıp gelelim” demişlerdi; rengi bile seçmiştim ama Allah biliyor ya, yapacaklarına ihtimal vermiyordum. Bu sıcakta, yanlarında çocukla zor geleceğini düşünüyordum. Hiç üşenmediler; boyaları- fırçaları alıp geldiler ve bir haftada evin bütün odalarını boyadılar! Yıllardır toz tutmuş duvardan duvara halılar kaldırıldı – meğer o halılar eve gecekondu havası veriyormuş -, Emre’nin odası ve ortak banyonun lambaları değiştirildi, duvar kağıtları söküldü, sallanıp duran rustik çubuğu sağlamlaştırıldı, küçük deponun çürüyen kapı eşiği kırılıp aynı tondan granit koyuldu, güneşten ve kedi çişlerinden solmuş kırmızı dış kapı bile beyaza boyandı.
Dışardan tonla para verip ev boyatsaydık şu saydıklarımın hiçbirini yapamayacaktık. Aynı anda evin içinde yaşam devam ettiği için oda oda hem boyayıp hem temizlik yaparak gittiler ve sandığımız kadar çileli olmadı. İlk seçtiğim renk duvarda görünce bana çok açık geldi. Koyulaştırmaya cesaret de edemedik ama duvar kağıtlarının altındaki duvarlar boyayı tutmayınca birkaç kat boya gerekti ve eldeki boya bitti. Yeni rengi o kartelanın en koyusundan seçip ustaları şaşırttım. Sonuç çok iyi oldu, onlar da beğendi.
Misafirleri gezdirme motivasyonu ile bir gün ikindi vakti Yalıçiftlik belediye kafeye gittik. Sadece 50 lira şezlong parası vererek saatlerce denize girdik. O kadar hoşumuza gitti ki cuma günü sabahtan tekrar gittik ve ben de doya doya deniz havası aldım. (Bir gece önce yeğenimde damardan aldığı demire alerji gelişmiş olmasına rağmen). Mısırcıdan mısır aldık, termosumuzdan çay içtik, yeğenimle kafede kahve keyfi yaptık. Bundan sonra Bodrum’da deniz deyince Yalıçiftlik belediye işletmesi favorimdir.
Şeytanın bacağını kırıp 2 kez antik tiyatroya gittik. Sıla ve Koray Avcı. Sıla’nın sahnedeki heybeti ve sesinden çok etkilendim. Koray Avcı geçen seneki gibi çok eğlenceli ve sempatikti. İyi ki gidebildik.
Şimdi sırada sadeleşmek var: Bütün dolapları-çekmeceleri boşaltmak; bağışlanacak, atılacak tonlarca şeyi ayıklamak. Dün ayakkabılıklardan başladım. Boya öncesi de kitapları ayıklamıştım. Bu iş gözümü çok korkutuyor ama bittiğinde yaşayacağım ferahlığın esintisini şimdiden hissediyorum.
2024 yazı bir sürü değişime gebe ; ev, okul, içimde bazı şeyler… Yarın neler olacak diye ben de meraktayım 🙂